Köşede Tek Ayak Üzerinde Durmak

Köşede Tek Ayak Üzerinde DurmakSanırım geçmişten gelen en kötü sahnelerden bir tanesi 80’li yıllarda ilkokula gitmiş olanlar için sınıfta yaramazlık yapan öğrencinin sınıfın köşesine gönderilip, gerekirse tek ayak üzerinde, tüm sınıfa sırtını dönüp bekletilmesidir.

Eğitim sistemimizin en önemli eksikliklerinden birisi olan ödüllendirme/cezalandırma prensiplerinin kişi insiyatifine bırakıldığında ortaya çıkan durum, acıdır ama budur.

Tabi daha sert ve yumuşak örnekleri de vardır ama dikkatinizi çekmek istediğim nokta ödüllendirme/cezalandırma prensipleridir.

Batılı toplumların diğer toplumlara göre daha başarılı olmasının altında yatan sebep onların yüzyıllar süren bir rönesans döneminden geçmesidir.

Bu oldukça iddialı bir ifadedir ve ben bu ifademi şöyle desteklemek isterim; iki dünya savaşı çıkartan, sömürgecilik sistemini kuran ve şu anda küresel ekonomiye yön veren kararlar da bu ülkelerden çıkmaktadır.

Ama fark ettiniz mi hiç, bu ülke insanları ile konuşmaya başladığınızda kendini üstün görmelerinin yanında diyalog kurma yetenekleri de hiç de azımsanmayacak ölçüde gelişmiştir.

Bulunduğunuz ortamın şartları gereği ben hiçbir batılı ile diyalogsuz kalmadım.

Tekrarlayayım, biz doğuluları hakir görmelerini zaten göz ardı etmiyorum ama nedense ikili görüşmeleri her daim devam etmiştir.

Oysa, oysa biz doğulular da diyaloğu elden bırakmayız. Her daim sesimiz çıkar, hatta sesimiz hiç kesilmez.

Ve ne acıdır ki kendi sesimizden başkalarını duymayız.Toplumun gelişmesinde en önemli faktör bireylerdir. Düşünceleri tekil olan ama etkileri toplumsal olan en temel birimdir birey.

Özgüven ve öğrenme/elde etme gibi güdülerle ortaya çıkan davranışlar toplumu etkiler, yönlendirir. Hatta belli bir amaç etrafında toplanmış bireyler, grup etkisiyle daha dayanımlı olarak etkileri uzun süreli olan işlemler yaparlar.

Kalıcılık ve sanırım sürdürülebilirlik özellikleri de bu konu üzerinde değerlendirilmelidir.

Peki hiç şunu düşündük mü, bir doğu’luyu alıp batı ülkesine koysak, ve hatta bir de tam tersini yapsak acaba deneklerimiz bir süre sonra nasıl bir değişim geçirirler.

Psikolojik çarpışmanın olacağı aşikardır, kaçınılmazdır.

Bir kaç tahminde bulunayım, batıdaki doğulu sigarasına sarılıp efkarlı efkarlı duman bulutuna bakarak sıla özlemini içten içe yaşayarak her anına söverek mi geçirir?

Doğudaki batılı da başta temsil ettiği yaşam tarzını sürdürerek köşe başlarında kitap okur, akşamları şarabını içer ve tüm fırsatlarda içinde bulunduğu insan kalabalıklığıyla dalga mı geçer?

Ne kadar hasınım değil mi?

Oysa ceza/ödül kavramlarını anlatırken bir anda global hayat değişimlerini örnekledim ve şimdi de metni kısa tutmak için özlü bir cümle kurmam gerekiyor.

Ve galiba son cümlem de şu olacak; yer değiştiren bireyler yetiştiği toplumdan kazandığı davranış/değerlendirme prensiplerini ceplerine koyarak yanlarında taşırlar. Ve ne acıdır ki gülümseyerek verilecek ödüller olduğu gibi eskiden gelen bir alışkanlıkla fikir ayrılığı yaşadıkları insanları bir anda mekanın köşesine, gerekirse tek ayak üzerinde, dikme güdüleri vardır.

Acı. Gelişen birey ve gelişemeyen bir toplum.

Sonun başlangıcı…

Bu yazı 2590 defa okundu

Ahmet Anıl Dindar
Latest posts by Ahmet Anıl Dindar (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.