Bin Muhteşem Güneş

Bin Muhteşem GüneşYazarın okuduğum ikinci kitabı.

İlk kitabı ‘Uçurtma Avcısı’ hüzünlü ama içi dolu bir kitap olunca hiç tereddüt etmeden almıştım.

Roman, Afganistan’nın Taliban dönemine geçişi ve o dönemde yaşayan insanların hatta daha çok kadınların yaşamlarındaki değişiklikler, genç yaşta evlendirilmeleri, üstelerindeki kuma baskıları, evdeki kız çocuklarına karşı tutumları…

Kitap önceleri farklı iki küçük kızın hayatlarındaki zorlukları anlatırken daha sonraları kesişen hayatlarındaki daha büyük zorlukları anlatıyor.

Eğer siz de benim gibi sıkıntı çekmememiz için uğraşan mutlu ve güzel bir ailede yetişmişseniz onların durumunda olduğunuzu hayal bile etmek çok acı verici oluyor.

Kadınlardan birinin benim adımı taşıması ekstra hassasiyet vermesi bakımından bir parametre sayılabilir pek tabii.

Aslında kitabın hüzünlü olmasını sağlayan tek şey bu, yoksa kitaptaki gelişmeler öyle hızlı öyle heyecanlı ki kaptırıp sonuna geliveriyorsunuz.

Kitap sayesinde artık Afganistan’a bir resim olarak bakmıyorum artık içlerine girip kültürlerini, aşklarını ve en acı verici kısmı olarak daha modern hayatlarından talibanın hüküm sürdüğü zamanlara geçişini öğrendim. Neyseki kitabın sonunda yazar okuyucularına kıyamamış iki kadından biri için mutlu bir son yazmıştı.

Kitap adını, kabil hakkında Saib-i Tebrizi’nin yazdığı şu dizelerden almıştır;

Bu kentin ne çatılarını ışıldatan ayları sayabilirsin,

Ne de duvarlarının gerisinde gizlenen bin muhteşem güneşi.

Bu kitabın çoğunu 5 günlüğüne gittiğimiz Edremit tatilinde okudum. Plajda böyle hüzünlü bir kitap okumak cok mantıklı olmasa da yazarın güçlü üslubu o kadar hareketli bir yerde dikkatimi dağıtmama engel oldu. İlk kitap kadar gerçek ve yakın geldi. Afgan kültürünün bizimkiyle ortak tarafları, Kabil’in tarihi, Taliban’dan önceki şiir ve edebiyat geçmişleri…

Plajda kitabı okuduğum esnada yanıma gelen bir kadınla kitap hakkında biraz sohbet ettik teyzenin söylediğine göre yazarın üçüncü kitabı yoldaymış ilgilenenlere duyurulur. Yeni kitabında da Taliban’dan sonra ülkeden kaçarak Amerikaya giden Afgan aileyi konu almış. Yazarın kendisininde aynı şekilde Amerikaya sığınan bir Afgan olduğunu söylememde yarar var, kitaplarında memleket hasreti görülebilecek derecede gerçek.

Eğer sizde benim gibi tatilde kitap okumanın vazgeçilmez olduğunu düşünüyorsanız bu yaz iki yeni yer keşfettim. Bavulumuzu kitaplarla doldurup gideceğimiz sessiz ama bir o kadar güzel iki tatil beldesi. Biri Çanakkale Adatepe köyü; ağaçlar arasında taştan yığma evlerin bulunduğu, manzarasından bahsetmiyorum bile, denize kaçabileceğiniz kadar yakın. Bir diğeri de denize kıyısı olan Assos. Çok küçük ve kolay ulaşılabilir olmaması daha bir değerli kılıyor orasını. Kitaplar dolusu bir valizle oraya tekrar gitme dileğiyle…

Bu yazı 8145 defa okundu

Meryem Kadıoğlu
Latest posts by Meryem Kadıoğlu (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.