Unutmayın Su Uyur, Düşman Uyumaz!

Seyit Onbaşı

Süper aktifte yazdığım yazıları takip edenler bilirler. Basında yayınlanmış herhangi bir yazının tamamını alarak, yazdığım köşenin tamamını doldurmayı sevmem. Hatta tasvip etmem. Eğer çok beğendiğim bir haber veya yazı görmüşsem yazıyı anlamını bozmadan özetleyerek alıp mümkün olduğunca yazıya kendi düşüncelerimi katmaya çalışırım.

Ama bugün değerli okuyucularımın affına sığınarak Antepli bir kebapçının reklam broşürünü harfi harfine size aktaracağım.

Belki bir çoğunuz daha önceden bu yazıyı farklı farklı sitelerde okumuşsunuzdur ama benim gibi ilk defa rast gelenler olabileceğini düşünerek bu yazıyı sizlerle paylaşıyorum.

İnternette yaptığım araştırmaya göre ilk defa 2002 yılında Antepte KalecikGazetesi isimli yerel bir gazetede yayımlanmış. Bana da bugün tesadüfen bir mail ile geldi. Antepli ustamız durumu o kadar net içten kelimelerle ortaya koymuş. Benim buna ekleyeceğim pek bir şey yok. Eğer ekleyeceklerimi buraya yazarsam okuyucu tayfasının yarısı telefona sarılıp eşime şikayet kuyruğuna girer. Şu anda oğlumuzla yoğun bir şekilde uğraştığı için onu böyle eften püften şeylerle bölmeniz işime gelmez.

Ey asil ve necip TÜRK milleti !!

Diyet, perhiz, rejim gibi faaliyetler hedefte Türk delikanlılarının ve genelde de Türk milletinin devamını engellemek için dış mihraklar tarafından gündeme getirilmiş şuurlu bir düzmecedir.

Gaye, eskiden bir koyunu, bir oturuşta götüren dev gibi babayiğit atalarımızı ve tarlada doğum yaptıktan sonra bebeğini kundaklayıp, elde orak tarlada çalışmaya devam eden Türk kadınlarını; Kalori hesaplayan, hapşırınca yatağa giren, fitness ve aerobik yapan çıtkırıldım tiplere dönüştürmek ve Türkleri Çinliler, Japonlar gibi sıska, zayıf ve sağlıksız bir ırk haline getirmektir.

İcabi halinde 240 kiloluk top mermisini tek basına namluya süren bir babayiğidin, kalori hesaplayan, yoğurtlu kebabı reddeden bir züppe haline getirilmesinden daha büyük bir soykırım olabilir mi?

İç yağının, kuyruk yağlarının, anamızın Vita yağının kolesterol yaptığı palavradır. Kolesterol, kebapları yedikten sonra iki şişe soda içerek ayarlanabilecek bir gaz durumudur. Sakın bu oyuna düşmeyin.

Feminizm, kadın hakları, çevre şuuru ve eşitlik adı altında Türk kızlarının akılları çelinerek, yemek yapmayı  bilmeyen, bizim istikbalimiz olan yavrularını, abuk subuk yiyeceklerle yetiştirecek, damak zevki gelişmemiş, sunta kılıklı diyet bisküvilerini yiyecek sanan bir hale getirmişlerdir.

Ayrıca kör olası dış mihraklar, bu kızlarımıza kebap, soğan, çiğ köfte vb. Lezzetleri yiyen, bardak bardak şalgam suyu içen yiğitlerimize hanzo-kıro gibi sıfatlar takmayı öğretmişlerdir. Ayrıca son yıllarda moda gibi gösterilmeye çalışılan Çin mutfağı diye birsek yoktur. Bu sözde mutfak, acaip zerzevat ile acaip mahlûkatın, wog adı verilen bir tencerede yarı pismiş yarı çiğ olarak hazırlanıp insanlara eziyet olsun diye sopalarla yenmesinden ibaret bir hokkabazlıktır. Sakın kanmayın, sakın yemeyin. Helal değildir!

SİZ KEBAP, CİĞER KAVURMA, NOHUTLU DÜRÜM,

BEYRAN VE MIS GIBI FISTIKLI BAKLAVA YEYİN.

Unutmayın su uyur, Düşman uyumaz!

Bu yazı 2157 defa okundu

Murat Tunçer
Latest posts by Murat Tunçer (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.