Pardon

Pardonİnsan neden kaybeder ve insanın kaybı toplumu nasıl etkiler?

Kişisel hırslar veya zaafiyetler, tutarlılığa etki edip farklı davranışlara sebep olur mu?

Ve daha da önemlisi, süreç planlamasını yaparken bir yerlere “son” eylemi yerleştirilir mi?

90’lı yıllardan itibaren kişisel bir gelişim içindeyim ve bu gelişimime halen devam ettiğimi düşünüyorum. Hızım azalmış olsa da her gün sosyal veya teknik yeni şeyler görüyor, öğreniyor ve anlamaya çalışıyorum. Belki de bu yüzden üniversitede araştırmacı ve doğal olarak da hoca oldum :)
İlginç bir tecrübem var ve paylaşmak istiyorum.

2003 yılında doktoraya başladığımda çalıştığım bölümde Algoritma derslerini vermek istedim. Tabi benim vermek istemem aslında dersin hocası başka ama tüm yükü biz asistanlar çekiyoruz. Hani gelişmiş tüm ülkelerde olduğu gibi işleri Indian’lar yapar ama Chiefler kaymağını yer ya işte o misal. Hedefim şu oldu Algoritma dersinde MATLAB programını, Nümerik Analiz konularını işin içine katarak anlatayım. Aklımda da şöyle bir plan vardı 2003-2008 doktora sürem olacak ve ben doktorayı bitirdiğimde MATLAB verdiğim ders de belli bir olgunluğa kavuşmuş olacaktı. Ben bölümde sadece 1. sınıf öğrencilerine değil, sonraki senelerde de diğer derslerin içinde MATLAB’i göstermek istiyordum. Böylece üniversiteye güzel bir imkan/farklılık kazandırmış olacaktım. Benim için Vizyon 2009 gibi bir hedefti bu çalışma.

 

Maalesef bu hevesim Mart 2008’de feci bir şekilde kursağımda kaldı. Karar vericilerin, benim davet edilmediğim bir toplantıda dersi değerlendirmelerinin ardından aldıkları “amacına hizmet etmediği” ifadesi ve ardından ders hakkında değişiklik kararı beni gerçekten çok üzmüştü. Zira, hatalarım olabilir ama bununla yüzleşmek benim en doğal hakkım değil midir? Çalışmamın amacına hizmet etmediği hükmü ile ilgili olarak halen bilgi alabilmiş değilim :( Anladığım atılan çamurun sadece leke bıraktığıdır.

 

Beni çok üzen bu olaya takılacak fazla vaktim olmadığından peşini bırakmaya karar verdim. Kişisel bir hedef haline gelen bu insiyatif bölümde taban bulmadığı için üstelemeye gerek yoktu. Ama bir sonraki sene duyduklarım karşısındaki durumumu ömür boyunca unutabileceğimi zannetmiyorum. Karar vericiler dersi dışarıdan gelen bir kişiye vermeyi tercih ettiler ve ben de dersi veren yerine dersi asiste eder oldum :) Karar verici #1, dışarıdan gelen yeni part-time elemana derste MATLAB programını göstermesi direktifini iletmemi istediğinde gerçekten şaşkındım. Direktif şöyle gelmişti “ben MATLAB diye bir program duydum, bu üniversitelerde çok yaygınmış. Sen söyle o bu programı göstersin”. Cevabım “efendim ben zaten son 5 yıldır bu programı gösteriyorum”. Tepki sessizlikti. O an hissettiklerimi açıklamam gerçekten zordur. Ama gene de esprili bir aktarım yapayım

 

Dönem içinde dışarıdan gelen kişi maalesef kendi işi sebebiyle ayrılmak zorunda kaldı ve dönemi ben MATLAB anlatarak bitirdim :)

Kasım 2011’de askerlik sonrasında 2001’den beri çalıştığım kurumda yeniden full-time oldum ve 3 yıldır planlamasını yaptıpım projelerimi önerdim. Mart sonunda kabulleri geldi ve bir çalışma grubu kurdum. İlk etapta kurumiçi sonuçlar alacak bir proje çerçevesi hazırladım. Gelecek yıl ise hedefim bu projeyi okul dışı finansman ile desteklemek ve içinde yükseklisans öğrencilerine yer vermek. Komik olan ne biliyor musunuz? Bu proje bir yazılım projesi, MATLAB işin tam göbeğinde ve ben gene düşünüyorum “acaba şimdiden lisans öğrencilerine Algoritma dersi versem ve 5 yıl sonra….”.

Pardon!

Pardon, ben bu resmi 10 yıl önce görmüştüm değil mi? Üzgünüm kurumum ve ülkem, 10 yıl önceki bir vizyonu sana gene yaşatamam zira dünya artık 10 yıl öncesi gibi değil.

Bu yazı 1520 defa okundu

Ahmet Anıl Dindar
Latest posts by Ahmet Anıl Dindar (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.