İşteki İlk Gününüzü Hatırlıyor musunuz?

IsteIlkGun

Geçen akşam yaklaşık bir yıllık bir aradan sonra Taksim’e gittim. Öncelikle şunu söyleyeyim Taksim geçmişe nazaran daha bir kalabalık daha bir canlı göründü. Belki de iş, ev ve aile üçgeninde çok fazla vakit geçirmekten dışarıdaki canlılığın farkında değilim.

Hanımla beraber güzel bir akşam yemeğinin ardından biraz Beyoğlunda dolaşıp biraz yeni açılan Demirören AVM de vakit öldürdükten sonra annemlere bıraktığımız oğlumuzu almak üzere yol çıktık. Eskiden en az haftada bir gittiğimiz Taksim, çocuğumuz olduktan sonra ancak yılda bir gidebildiğimiz bir bölge oldu. Bu kaçamağımızı Taksim Gloria Jeans’te içeceğimiz bir kahve  ile  tamamlamak istedik.

Taksim Gloria Jeans kahveyi eskiye oranla bayağı bir köhne buldum.  Eskiyen yapıya oranla hizmet ise bir o kadar yeni ve acemiceydi.

Asma kata çıkıp masamıza oturduğumuzda koca katta bizden başka, bir masada daha insan  ya vardı ya da yoktu. Siparişimizin alınması için epeyi bekledikten sonra genç bir garson geldi. Masaya menüyü bıraktı ve hemen ne içiyorsunuz diye sordu.

Ben de sakıncası yoksa menüye bir göz atıp sonra kararımızı vereceğimizi söyledim. Ancak 15 dakikalık bir aradan sonra siparişlerimizi almak için geldi. Siparişimiz bizce gayet basitti.

“İki adet orta şekerli Türk Kahvesi. “

Bu arada yan masaya iki tane hanım gelmişti. Bir tanesi hafif kiloluydu. Hafif kiloydu dedimse rahmetli Fil Bahadır’ın dişisi Begümcandan pek bir farkı yoktu. Neyse genç hanımlar bir kaç tane onu mu içsek bunu mu içsek şeklinde hanımlara özgü kararsızlık cümlesi kurduktan sonra siparişlerini verebildiler.

Bu arada bize hizmet eden garsonun ilk iş günü olduğuna ürünler hakkında pek bir bilgisi olmadığına kulak misafiri olduk.

Aradan epey bir süre geçtikten sonra garson yanında daha kıdemli olan birisiyle beraber geldi. Anlaşılan yan masadaki hanımların kararsızlığı acemi garsonun kafasını iyi etmişti. Garson bizlerden özür dileyerek vermiş olduğumuz siparişleri karıştırdığını söyledi.

Biz anlayışla karşılayıp basit sipraişimizi yineledik.

“ İki adet orta Türk kahvesi”

Toplamda yaklaşık bir saatlik bir beklemeden sonra kahvelerimiz geldi ama yanında su yoktu.

Biz ise o sırada kahveden çok yanında gelecek suyu bekler bir moddaydık.  Eşim Garsona su getirip getiremeyceğini sorduğunda.

Garson delikanlı mahçup bir ifadeyle unuttuğunu söyledi. Neyse az sonra yan masaya gelen siparişlerin geldiği tepside su şişelerini görünce sevindik.

Garsonumuz yan masaya servis ederken, yandaki tombul kızın etrafından masaya eli uzanmaya yetişmeyince tüm tepsiyi kzın üzerine boca ettiği anda ben etrafa şaka için konulmuş gizli kamerayı arar gözlerle ve kendimi zor tutan bir ifadeyle bakmaya başladım.

Yan masadaki müşterileri binbir özürle başka bir yere aldılar. Genç delikanlı o esnada etrafı temizlerken iş hayatında ilk günü olduğunu çok yorulduğunu ilk günden tükendiğini vs bahsetti.

Biraz delikanlıyı olur böyle şeyler diyerek teskin ederken gözümün önünde on beş yıl önceki ilk iş günüm canlandı.

Profesyonel anlamda çaışmaya başladığımda 21 yaşımdaydım. Hala okuyordum ve işle ilgili hiç bir tecrübem yoktu.

Yaptığım ilk iş bir kullanıcının klavye ve masunu değiştirmekti . Yaklaşık bir saatimi almıştı. Yani anlayacağınız dışarıdan bakıldığında garson delikanlıdan pekde farklı bir durumum yoktu.

İkinci işim ise telefonda CC:Mail(Lotus Notesdan önce IBM in email sistemi) hakkında ispanyadaki bir kulllanıcıya destek vermek olmuştu. O gün ilk defa adını duyduğum bu ürün hakkında telefondaki kullanıcının problemini çözmeye nasıl tırmaladığımı dün gibi hatırlıyorum. Bu olay hakkında hatırladığım bir diğer nokta ise yaklaşık yarım saatlik br uğraştan soran İspanyol kullanıcının şimdi Siesta vakti deyip tüymesiydi. Ancak akşam üstü tekrar yakaladığımda ise bende daralmış olacak ki yarın hallederiz deyip kaçmıştı.

Bunu oradaki tecrübeli iş arkadaşıma söylediğimde yarın fiesta başlıyor ancak 20 gün sonra ulaşırsın ona elinden kaçırmışsın diye yarı alaycı şekilde bana gülmesiydi.

İspanyolların yazın iki saat sieasta Ağustos ayında da 20 gun fiesta yaptığını öğrendiğimde işte Çalışılacak en güzel yer İspanya dediğimi bu gün gibi hatırlıyorum.

Gerçi bir kaç gün sonra İspanyadaki kullanıcının müdürü iş hala çözülmedi destek vermiyorsunuz diye geldiğinde bizim şirketteki artık bu gibi şeylerden kaşarlaşmış olan iş arkadaşım. Suçu tamamen İspanyol kullanıcıya atıp doğru düzgün İngilizce bilmiyor, bir de siesta var deyip kaçtı, onun için hallolmadı ne yapalım deyip üste çıkmıştı.

Bu anılar aklımdan geçtiğimde bir kez daha tebessüm ettim, Gloria Jeans’te bu kabahati işleyen genç delikanlı yerine ona yeterli eğitimi vermeyen iş verene kızmanın daha doğru olacağını düşündüm.

Eminim hepiniz işe başladığınız ilk günlerde benzer tecrübeler yaşamızsınızdır. Peki siz

İşteki ilk gününüzü hatırlıyor musunuz?

Bu yazı 857 defa okundu

Murat Tunçer
Latest posts by Murat Tunçer (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.