İş Hayatınızdaki Sorunları Sevdiklerinize Hissettirmeyin

Size çok garip gelebilir belki ama ben bunu askerliğimi yaparken öğrendim.

Bir komutanımız bize “Çocuklar bunu size bir komutan olarak değil bir abi tavsiyesi olarak söylüyorum, siz siz olun iş yerinde yaşadığınız şeyleri çıkarken burada bırakın sakın ha eve beraberinizde götürmeyin” dedi.

Ben ilk önce bu tavsiyeyi bir güvenlik uyarısı gibi algıladım tabi. Ama komutanımız konuşmasına devam etti “Hergün evine döndüğünde iş yerindeki sıkıntılarından, patronunun ona nasıl kötü davrandığından yada kendisine ne kadar çok iş yüklendiğinden bahseden bir bir kişi hakkında eşi yada çocukları, benim eşim/annem/babam ne kadar başarız ne kadar yeteneksiz diye düşüneceklerdir, bundan başka da bir işe yaramaz anlattıklarınız, düşünsenize sizin bu anlattıklarınız onların etki alanının ne kadar dışında. Sırf kendini deşarj etmek için, onların hiçbirşey yapamayacağını bile bile bütün o sıkıntıları anlatarak onlara aktarıp rahatlayan sonra onları da en az kendi kadar gerdikten sonra koltuğuna uzanıp rahat rahat bir diziyi yada maçı izlemeye koyulan bir insan nasıl bir insandır sizce?”.

İşte o günden sonra işyerimde olan hiçbir konuyu evime yada iş dışına taşımamaya özen gösterdim. Herkese de tavsiyem bu yönde oldu.

Zaman zaman kendimi kaptırıp konuştuğum olmuyor mu tabiki oluyor, ama farkına vardığımda hemen konuyu değiştirip daha keyifli konulardan konuşmaya çalışıyorum.

Haa bir de şu var, sırf sizin bahsetmemeniz yetmiyor tabi :) eşinizde çalışıyorsa onunda aynı şeyi yapabilmesi şart, benim eşim bana kızıyor, diyor ki “Sen anlatmadığın zaman benim de sana anlatma hakkımı elimden alıyorsun, anlatamıyorum çünki anlatınca kendimi kötü hissediyorum, oysa anlatmak istemem kendimi iyi hissetmek için” ben de ona kendini iyi hissetmek için gün boyunca yaşadıklarını anlatarak tekrar yaşayıp, hatırlayarak tekrar sinirlenmenin iyi gelmeyeceğini bunun yerine unutmanın bir yolunu bulması gerektiğini söyleyip duyuyorum.

Aşağıdaki hikayeyi bulunca çok sevindim, çünki bu konuya herhalde en güzel örnekli anlatım bu olabilir.

Eski bir çiftlik evini tamir etmekle uğraşan marangoz, işteki ilk gününü zorluklarla tamamlamıştı. Arabasının patlayan lastiği, işe bir saat geç gitmesine neden olmuş, elektrikli testeresi iflas etmiş, bütün gün çalışıp didindikten sonra evine dönmek üzefre arabasına bindiğinde arabası çalışmamıştı.

Evin sahibi, çalışkan ustanın başına gelenlere üzüldü ve onu evine bırakmaya karar verdi. Kötü bir gün geçiren marangozun pek keyifli olduğu söylenemezdi. Yol boyunca neredeyse hiç konuşmadılar. Araçtan indiklerinde , usta , ev sahibini içeri davet etti. Adam bu nazik teklife hayır demedi.

Eve doğru yürürlerken, marangoz küçük bir ağacın önünde kısa bir süre durdu ve dallarının uclarına her iki eliylede dokundu. Kapı açıldığında ise suratı şaşırtıcı bir şekilde değişti. Güneş yanığı yüzünü kocaman bir tebessüm kapladı. İki küçük çocuğunu sevgiyle kucaklarken , eşine de kocaman bir öpücük vermeyi ihmal etmedi. Hoşsohbet ve neşeli bir adam olup çıktı.

Bu değişime bir anlam veremeyen ev sahibi, kendisini uğurlayan marangoza bunun nedenini sordu ve en çok da ağacın dallarına neden dokunduğunu merak ettiğini söyledi.

“O benim dert ağacım” dedi usta. “İşimde ister istemez bazı sorunlarla karşılaşıyorum ama şundan eminim ki bu sorunlar evime , eşime ve çocuklarıma ait değil. Bunun için her akşam eve döndüğümde sorunları o küçük ağaca asıyor, sabah işe giderken de tekrar alıyorum.

Ama komik olan ne biliyormusunuz ? Sabahları onları aldığımda, akşamki kadar çok olmadıklarını görüyorum.”

Bu yazı 1962 defa okundu

Murat Zaralı
Latest posts by Murat Zaralı (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.