Asla İlk İzlenim ile İnsanları Değerlendirme!

Asla İlk İzlenim ile İnsanları Değerlendirme!Süperaktif’in Güçlü Bir İlk İzlenim Nasıl Yaratılır? yazısını okuduğumda bundan yıllar önce yaşadığım bir olay aklıma geldi. Bugün yazımı yaşadığım bir anıyı sizlerle paylaşmaya ayırmak istiyorum.

1993 yılında Amerika’ya AFS bursu ile değişim öğrencisi olarak gitmiştim. Türkiye den ayrılırken, bizi karşılayacak ve yanında kalacağımız aileye ait adres ve isim bilgisi verilmişti. 1993 yılında henüz internet yaygın olarak kullanılmıyordu, Facebook yoktu, Cep telefonu vb iletişim olanakları da yoktu. Bu nedenle aile ile karşılaşıncaya kadar onlar hakkında herhangi bir bilgi edinme şansım sıfıra yakındı.

Türkiye’den ABD’ye 49 kişilik bir öğrenci gurubu olarak gittik. Kıtalararası bu ilk uçuşumda aklımda kalan hosteslerin sürekli bize yiyecek bir şeyler taşıması ve uçağın camından dışarıya baktığımızda güneşin hiç batmamasıydı.

ABD’ye ulaştığımızda 3 günlük kısa bir toplanma kampı vardı. Burada değişik milletlerden öğrenciler toplanıyor ve ABD’nin değişik eyaletlerine dağılıyordu. Bu kampta ilk öğrendiğim ise beni karşılayacak olan ailenin yaşadığı bir sağlık problemi nedeni ile değiştiği ve gideceğim şehrin buna bağlı olarak değiştiği bilgisiydi. Elime sadece bir isim, adres ve ev telefonu bilgisini içeren küçük bir kağıt parçası verdiler.

ABD’deki kamptan bir gurup öğrenci Chicago’ya gidecek uçağa bindiğimizde bizim ilk guruptan yanımda sadece 2 Türk öğrenci kalmıştı. Uçak JFK alanında uçuş kalkış sırasını kaçırdı, 2 saatlik uçağın içinde geçirilen bir rötar sonrasında kalkabildi.

Kıtalararası uçuşa göre eyaletler arası uçuşta yiyecek bir şey verilmediğini o zaman öğrenmiştim. O sabah kamp yerinde nasıl olsa uçakta yerim diye kahvaltı yapmamıştım. Uçak Chicago’ya tekerleğini koyduğunda açlıktan koltukları yiyecek seviyedeydim.

Uçaktan terminale indiğimde onlarca kişinin ellerinde dövizler, balonlar, konfetiler ile çoluk çocuk biz değişim öğrencilerini karşılamaya geldiğini gördüm. O dövizlerin içinde “Welcome Daniel”, “Welcome Albert”, “Welcome Deniz” ve adlarını sayamayacağım onlarca isim vardı, ama nedense “Welcome Murat” yoktu. Bendeki İngilizce ise derdimi çok zor anlatacak bir seviyede idi. İngilizcenin beş dakika içerisinde nasıl hızla konuşulacağını ancak böyle bir durumda kaldığınızda anlayabilirsiniz. İngilizce derlerinde öğretmenimi dinlemediğim her an için kendime çok kızdım.

Etrafımda bildiğim tek kelime olan “Welcome Deniz” in yanına gittim ve ABD ye gelirken yolda sadece bir iki merhabadan öteye bir muhabbetimizin olmadığı Deniz’e ben burada kaldım bana yardım bulalım diye bir tarafına yapıştım.

Deniz bir yıl boyunca kalacağı ailesine durumu izah etti. Bende elimde ki  küçücük kağıt parçasından nereye gitmem gerektiği bilgisini onlara aktardım. Yaptıkları birkaç ankesörlü telefon konuşması sonrasında, beni karşılayacak ailede bir aksaklık olduğunu isterlerse onlarla gidebileceğimi ve geceyi onların evinde geçirebileceğimi teklif ettiler. Etrafıma kısaca bir bakıp tanımadığım tipleri gördüğümde kararımı tereddüt etmeden verdi. Ayrıca o yıllarda daha çekilmemiş olan terminal filminin senaryosunu yazmak gibi bir niyetim katiyen yoktu.

Arabaya giderken kendimin ve Deniz’in bavullarına bakıp nasıl sığacağız diye tasa ediyordum. Fakat arabaları kocaman bir Jeep ti benim ve Deniz’in eşyalarını almada hiçbir problem yaşanmadı.

Deniz’in yanında kalacağı aile ile evlerine gittiğimde, salonlarında o güne kadar hiçbir yerde görmediğim dev bir TV’nin ve buna bağlı ses sisteminin olduğu kocaman bahçeli şirin bir evdi. Ev sahibi baba beni karşılayacak olan aile ile yaptığı birkaç tel konuşması sonucunda beni karşılaması gereken ailenin o gün akşama doğru alabilecekleri bilgisini elde etmişti.

Bir günümü Deniz’in kalacağı aile ile geçirdim, ve ayrılırken beni karşılayan ailenin arabasına binerken  Deniz’e şunları söylediğimi bugün gibi hatırlıyorum:

“Çok şanslısın her şey mükemmel rüya gibi, bir de bana bak. Hem karşılamaya gelmediler hem de karşılamaya gelene bir bak. Burada hayatın keyfini çıkartmaya bak”.

Gelen araba arkasında tahta parçalarının falan olduğu bir pick-up tı. Gelen adamın üstü başı kelimenin tek anlamıyla dökülüyordu, yırtık pırtık bir kot, terler ve tozlar içerisindeydi. Kullandığı İngilizcenin %10 unu bile anlamıyordum, beni bir tarafa bırakın Deniz’in kalacağı ailedeki adam bile bu ağır güneyli aksanının ancak %60’ını falan anlayabiliyordu.

İlk izlenimime göre ben Deniz’in kaldığı ailenin sahibi olduğu inşaatlardaki bir amelenin yanına düşmüştüm.

Gideceğim okulda yaşanan bir problem nedeni ile bu ailenin yanında kalıcı olarak kalamayacak olduğumu, bu nedenle de beni beklemediklerini ve bir iletişim aksaklığı sonucu karşılamaya gelemediklerini öğrendim. Adama baktığımda tek diyebildiğim çok büyük isabet olmuş kelimesi idi, keza bende Deniz’in evinde bir gün geçirdikten sonra kalan bir yılımı bir amelenin yanında geçirmek istemediğimdi.

O an Allaha tüm içtenliğimle dua ettim “Allah’ım beni buradan kurtar” diye. Yoldaki dualarım kabul olmuş olacak ki birkaç hafta sonra ben o aileden ayrılmak zorunda kaldım. Fakat hayatım boyunca o günkü yakarışımın pişmanlığını başka yaptığım hiçbir harekette bulmamışımdır.  Çünkü;

Yolculuğumuz sona erip bir evin garaj yoluna girdiğimde hayretle sen bu evde mi yaşıyorsun bu ev senin mi kelimesi olmuştu.

Çünkü beni karşılamaya gelen Michael’in çok güzel bir gölün kenarında kocaman ağaçların arasında, büyük bir evi vardı. Evin bahçesinde içerisinde TV si mini buzdolabı, deri koltukları olan büyük aile tipi bir minibüsü, gayet şık bir spor arabası, gölde bir sürat motoru, garajda ATV motosikleti, ve her şeyden önemlisi benden birkaç yaş küçük bizim bildiğimiz futbolu oynayan bir oğlu ( ABD’de bunlar nadirdir), ayrıca iki kızı olan büyük ve sıcak bir aileydi. Evin içerisindeki şömine TV setleri vs benim o yaşıma kadar filimler de bile görmediğim cinstendi.

Dedim ya Allah dualarımı kabul etmişti, ben yılımın kalan kısmını o aile ile geçiremedim. Sadece iki hafta o ailede kalabildim ama yıl boyunca bir çok kez ziyaretlerine gittim, ve gerçekten onlarlar geçirdiğim her andan büyük mutluluk aldım.

Bu arada daha sonradan Deniz’in kaldığı aileden ayrılmak zorunda kaldığını çünkü ailenin çocukları ile bir takım problemler yaşadığını öğrendim. Deniz o ailede hiçte mutlu olamamıştı.

Bu olaydan sonra şunu öğrendim ve hayatımın geri kalanında uygulamaya çalıştım, tanıştığın herhangi birini iyice tanımadan önce kararını verme ve

Asla İlk İzlenim ile İnsanları Değerlendirme!

Bu yazı 2342 defa okundu

Murat Tunçer
Latest posts by Murat Tunçer (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.