Sienadan sonraki durağımız Venediğe yaklaşık 4 saatlik bir yolculuktan sonra ulaştık.

Venedik bütün taşımacılığın su yolları ve kanallardan yapıldığı Avrupa’nın motorlu kara taşıtlarına izin verilmeyen tek büyük kenti.

Venedike ulaşım vaporetto denilen bizdeki Üsküdar Beşiktaş motorlarına benzeyen deniz taşıtlarıyla yapılıyor.

Yolculuk yaklaşık 15 dakika sürüyor.

Motorların kalktığı yerden başlayarak Venediğe kadar sıra sıra kazıklar sizi karşılıyor.

Rehberimiz Burak bey çevremizdeki  vaperottolar için yol şeridi görevi yapan kazıkları göstererek:

“Bunlar Venediğin ne kadar kazık bir şehir olduğunu gösteriyor” dedi.

Şehrin turistik olması ve her şeyin deniz yoluyla taşınması sonucu fiyatlar İtalya’nın geneline göre daha pahalıymış.  Burak bey dünyanın en güzel meydanlarından biri olan San Marco meydanındaki kafeler konusunda uyardı. Eğer sana Marko meydanında kahve içtim diye birilerine hava atmayacaksanız, bu kafelerde bir fincan espreso için 25 € verip boşuna kazıklanmayın diyerek bizi uyardı.
San Marco meydanı bütün dünyaca güvercinleri ile bilinmekte. Rehberimize bu kuşların anavatanının  Istanbul olduğunu zamanında Venedikli tacirlerce şehre getirildiğini söyledi.

San Marko meydanı ünlü cafelere ve lüks mağazalara ev sahipliği yapan üzeri kapalı galerilerle çevrili büyük bir mermer salon şeklinder. Üzerinde San Marco’nun Aslanı ve San Teodoro’nun heykelleri bulunan granit sütunlar, Constantinople (İstanbul)’dan getirilmiştir. Napolyon San Marko meydanını gördüğünde yanındakilere dönerek Josephinle yanlış yerde evlenmişiz demiş. Bu arada Napolyonun düğününün Versay sarayında yaptığını hatırlatalım.

Venediği gitmeden önce kötü bir kokusu olan bir kaç küçük adacıktan oluşan küçük bir yer olarak hayal etmiştim.  Öncelikle şehirde koku olayını tamamen bitirmişler. İstanbuldan çok daha temiz bir kokusu var. Şehrin 170 kanal ile birbirinden ayrılmış ve 400 köprü ile birbirine bağlanmış 118 adadan oluşan bir şehir olduğunu gördüğümde çok şaşırdım. Venedikte olmayan şey sanırım toprak ve ağaç . 118 ada üzerine kazıklar üzerine dikilmiş bitişik evlerden oluşan bir şehir. İçerisinde dolaşılacak dar sokakları var, hatta bazılarında o kadar dar ki insan tek kişi olarak bile zor yürüyebiliyor.

Ulaşım kanallar üzerindeki deniz taşıtları ile yapılıyor. Gondollarda daha çok genelde günlük ziyaretçi sayısı 150 000 kişiyi bulan turistleri gezdirmede kullanılıyor.

Venedikte görülecek yerlerin başında Büyük kanalın ortasında bulunan Rialto Köprüsü, San Marco Meydanı, Dükler Sarayı , Saat kulesi geliyor.
Venedik Maskeleri, Murano El işi camları ve Burano işi dantelleri meşhur. Rialto köprüsü civarındaki dükkanlarda fiyatlar daha uygun. Eğer Rialto köprüsünün çevresindeki sokakların bir kaç arka sokağına kaybolmadan yolunuzu bulabilirseniz daha uygun fiyatlı hediyelik eşyalar da bulabiliyorsunuz.  San Marko meydanı civarındaki dükkanların fiyatları ise tamamen uçmuş durumda.

Venedikte sokak aralarına daldığınızda kaybolacağınızı garanti ediyorum. Tüm sokaklar birbirine benziyor. Kaybolduğunuzda yolunuzu bulmak icin sokaklardaki San Marko Meydanı veya Rialto Köprüsü tabelalarını takip ederek bir şekilde bu iki merkezden birine çıkıp yeniden ulaşmaya çalıştığınız yöne doğru şansınızı deneyebilirsiniz.  Ayrıca çok ilginç vitirinli dükkanlar var bunlarda yolunuzu yeniden bulmanızda size yardımcı olacaktır.

Venedikin Maskeleri
Venedik Maskelerini Rialto Köprüsü civarındaki sokak satıcılarında 10 €  civarında bulabilirsiniz. Fakat bunlar Made in China . Ben Venediğie kadar gelmişken daha orijinal bir şeyler alacağım derseniz Maskelerin fiyatları dükkanlarda 25 € dan başlayıp yüzlerce euroya kadar gidiyor. Bazı maskelerin alınlarında Vendeğin sembolu olan aslan motifi var. Bu maskeler diğer masklere göre 2 katı pahalı. Satıcıların dediğine göre aslan motifleri orijinal Venedik yapımı ürün olduğunu gösteriyormuş. Tüm dükkanlarda mask sayısı inanılmayacak kadar çok. Sırf bunlara bakarken saatler geçiyor.

Trattoria ismi verilen küçük şirin lokantalar var. Eğer biraz vaktiniz varsa çok kişinin uğrak yaptığı dandik bir dilim pizzaya 5-10 € vermek yerine bu lokantalarda uygun fiyatlara çok güzel deniz ürünleri ile karnınızı doyurabiliyorsunuz. Biz ögle yemeğimizde spagetti vongola(midyeli makarna ) yanında vino biancha (beyaz sarap) aldık. Her zaman olduğu gibi şarap harikaydı. Tesadüfen rehberimizle aynı trattoria ya girmişiz. Onun öğle yemeği tercihi olan mare frutti (deniz ürünleri tabağı) ise deniz ürünü sevenler için çok güzel bir tercih olabilir.

Venedik Gondol Turu

Venedik ten ayrılmadan önce yaptığımız gondol turuyla günümüzü tamamladık.  Gondolların tarifesi  40 dakikası kişi başı 25 €.  40 dakika denilen bu tur aslında 25 dakikayı aşmıyor. Kısa turlarda çoğunlukla  Venediğin arka sokaklarını görüyorsunuz. Her bir gondola da bir şişe şampanya veriyorlar. Şampanyayı köpürtüp patlatınca gondolcu gondolu kirlendi diye çok kızıyor. Şampanya dedikleri şey ise içilecek bir şey değil. Sanırım çin malı çakma köpüklü şaraplardan.

Bu arada parayı bastırırsanız İtalyanca aryalar söyleyen bir şarkıcı ve çalgı gurubu eşliğinde çok romantik bir gezi yapabiliriniz. Tahminen fiyatı bizim İtalya gezisinin toplamına denk gelir. Şansımıza biz gondol gezimizde kanallarda bu türden bir kaç tane gondol ile karşılaştık. Şarkı faslını bedavaya getirdik.

Venedikteki evler gün be gün suya batıyor. Ana kanallarda bu pek fark edilmese arka sokaklarda yaptığımız gondol gezisinde bunu net olarak gördük. Ayrıca gondol kullanılan kanallarda gondollar için trafik ışıkları var.
Güzel bir gondol gezisinin ardından kalacağımız otele doğru yol aldık. Dönüş yolunda bizim turdaki yaşlı teyzelerden bazıları turun kısalığından ve Venediğin arka sokaklarından geçmesinden dolayı 25 € edip etmeyeceğini tartışıyordu.
Bizim fikrimiz ise,

Venediğe Gidipte Gondola Binmemek Olmaz

Yarın: Veni, Vidi, Vici

Bu yazı 9241 defa okundu