Prag Gezi Notları

Prag Gezi Notları

Şubat ayı başında, görmeyi çok arzuladığım Çek Cumhuriyeti’nin başkenti ve en büyük şehri olan Prag’a (Praha) gitme şansım oldu.

Birçok Avrupa şehri gibi Prag da bir nehrin üzerinde yer alıyor (Vltava Nehri). Sanırım bu şehrin içinden geçen nehir konsepti Avrupa şehirlerinin ortak özelliği :) Şehrin nüfusu 1.2 milyon. Bu şehir geniş bir kitle tarafından dünyanın en güzel şehirlerinden biri olarak gösteriliyor, şu ana kadar bu şehri görüp de beğenmeyen kimse ile karşılaşmadım.

1992’den beri Prag’ın tarihi merkezi, UNESCO’nun listesinde yer alıyor. Prag’ın bir özelliği de 2. Dünya savaşında pek zarar görmemiş olması. Bu sayede birçok tarihi ev ve mekanı barındırıyor. Bu yerler arasında Prag kalesinin içindeki St. Vitus Katedrali de var.

Hava Durumu: Şubat ayı için genel hava durumu ortalaması -4 civarında olmasına rağmen bizim şansımıza bu yıl Şubat ayının ilk haftasında sıcaklık -10 civarındaydı. Sıcaklık bu kadar düşük olmasına rağmen hava güneşliydi. Öncelikle güneşin pek bir etkisi olmadığını düşünsek de güneşsiz geçen bir günün ardından bu fikrimiz değişiverdi. Sıcaklık -10 civarındayken, bir de güneş yoksa siz düşünün artık hissedilen sıcaklığın ne kadar olduğunu… Hava muhalefetinden dolayı sık sık sıcak mekanlarda mola verme ihtiyacı hissettik. Dış mekanlarda yapılan geziler esnasında, 10 dakika içersinde, burnunuzu ve parmaklarınızın ucunu hissedemez hale gelebiliyorsunuz. Hele ki akşam gün battıktan sonra dışarıda uzun süre kalmak akıl karı değil. Tabi ki biz biraz kaçık olduğumuz için en erken otele dönüş saatimiz gece 11 civarıydı :) Tabi sonrasında da vücut ısımızı normale döndürmek için hayli çaba harcamak zorunda kaldık. Sıcaklığın bu kadar düşük olmasına rağmen, hiç yağışla karşılaşmadık. Sadece yol kenarlarında kar birikintileri vardı, tabi soğuktan donmuş karlar. Biz Viyana’dan Prag’a arabayla gittik ve otobanda hava sıcaklığını belirten tabelalar vardı, sıcaklığın -16 olduğu anı gördük. Bu şehir o kadar büyüleyici ki soğuk hava koşullarına rağmen, kendinizi şehri gezmekten alıkoyamıyorsunuz. Ancak en makul olanı, bu şehri yazın ya da baharda ziyaret etmek.

Konaklama: Biz bütün seyahatlerimizde olduğu gibi Prag’da da otel bulmak için booking.com’u tercih ettik. Arabamız olduğu için merkeze çok yakın yerlerde otel bakmadık. Bizim için öncelik, ücretsiz otoparkı olan, toplu taşımayla rahatça merkeze ulaşabileceğimiz ve uygun fiyatlı bir yerdi. Konaklama için Prague 9’da, Prosecka metro istasyonu yakınında bulunan Pension Dobroucky’ı tercih ettik ve de çok memnun kaldık. Odalar gayet geniş ve kullanışlıydı, televizyon ve telefon yoktu. Sıcaklık konusunda son derece iyiydi ve oteli işleten amca çok yardımseverdi. İlk gittiğimizde bize ulaşımla ilgili epey bir bilgi verdi, hatta cebinden çıkarıp metro bileti alabilmemiz için yeterli kron (Çek parası) bile verdi. Ayrıca kişi başı 2.20 €’ya kahvaltı ettik. Prosecka metro durağına 10 dakikalık yürüme mesafesinde ve metroyla şehre ulaşmak çok kolay.

Dil: Çekce hiçbir şekilde çağrışım yapmadığı gibi farklı şekilde yazılan harfleri de görünce insanın kafası karışabiliyor. Bu nedenle Çekceyi çözmeye uğraşana kadar İngilizce olan broşürlerden faydalanmanızı tavsiye ederim. Ancak görmek isteyeceğiniz yapıların adları toplu taşıma haritalarında Çekce olduğu için, onların isimlerini çözmek zorunda kalacaksınız.

İletişim: Cep telefonumuzu kullandığımız için telefon kartları konusunda bilgi edinmedik, ama sanıyorum ki Avrupa’nın her yerinde olduğu gibi orada da uluslararası görüşme yapabileceğiniz telefon kartları bulabilirsiniz. Turkcell’in yurtdışı paketleri sayesinde rahatça Türkiye ile iletişim kurabildik.

Ulaşım: Şehirde A, B ve C olmak üzere 3 farklı metro hattı var ve şehrin heryerine rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz. Zaten genellikle Old Town civarında bulunuyorsunuz. Biz metro ve tramvay kullandık, otobüsü hiç tercih etmedik, ancak otobüsleri de yaygın şekilde kullanıyorlar. Tramvaylar o kadar fazla ki aynı raylarda giden farklı tramvay hatları var. Bu yüzden de tramvaylar da sinyal veriyor, ilk gördüğümde bana garip gelmişti. Şehirde çok güzel bir tramvay ağı kurulmuş, ulaşımı çok rahatlatıyor. Üşüdüğümüz anlarda tramvaylara sığındık :) Şehri tramvayla gezmek ayrı bir zevk veriyor insana. Tramvayla giderken güzel bir yapı gördüğümüzde inip, orayı gezip, ardından tekrar tramvayla devam ediyorduk. Ulaşım için basic (90dk), short-term (30dk), bir günlük ve üç günlük biletler var. En ucuz bilet 24 kron yani 2,4 TL. Biletinizi ilk kullanırken okutmanız gerekiyor. Sonrasında okutmanız şart değil. Ani kontroller sırasında başınıza bir aksilik gelmesini istemiyorsanız, kurallara uygun olarak davranın ve biletinizi alın. Bu arada valizlere, evcil hayvanlara da bilet almak zorundasınız. Bebek arabası ve bisiklet ise ücretsiz.

 Yeme – İçme: Prag’a vardığımız akşam National Museum (Narodni Muzeum) binasının önündeki ana caddede çok hoş bir Çek restoranı bulduk, Traditional Czech Restaurant. Ortam son derece hoş ve yemekleri çok lezzetli. Herkes için, risk almak istemeyenler de dahil, yiyecek birşey kesinlikle var, biraları lezzetli. Pazartesi’den Perşembe’ye kadar akşam yemeğinizi canlı müzik eşliğinde yiyebilirsiniz. Gidenlerin memnun kalacağından eminim. Ayrıca Çek’in siyah birası meşhurmuş. Biz de edindiğimiz bilgiler doğrultusunda marketten bütün çeşitleri alıp denedik. Hafif içki sevenler siyah biradan hoşlanabilir, yine de beklentinizi çok yüksek tutmayın bence. Her yerde kahve-tatlı ikilisini birarada bulabileceğiniz cafeler mevcut. Yalnız sıcak kavramına yüklediğimiz anlamın aynı olmadığını fark ettik. Aldığımız tüm sıcak içecekler ılıktı, o soğukta sıcacık bir kahve içemedik. Sıcak içeçek özlemi çekerken, Prag’da salep işine girilebilir diye düşündük, o soğukta çok iyi satar. İlerleyen yıllarda belki bu konuda atılımlar yapılabilir :p Etrafta o kadar çok Mc Donalds ve Starbucks var ki kapitalizm heryeri sarmış durumda. Mc Donalds’lar nerdeyse adım başı. Mc Cafe’ler çok yaygın. Çek çorbaları da değişik ve lezzetli, özellikle patates çorbası tavsiye olunur. Old Town Square yakınında bulunan HardRock Cafe’de görülebilir. Avrupa’da gördüğüm diğer HardRock Cafe’lere kıyasla daha ferah bir ortamı var.

Önemli Mekanlar:

Powder Gate (Prasna Brava): Municipal binasının yanında bulunan bu kapı da şehre hoş bir hava katıyor. Powder Gate’in içinden geçtikten sonra gördüğünüz Municipal binasından da gözünüzü alamayackasınız.

National Museum (Narodni Muzeum): Çok hoş bir yapı ancak içine giremedik, çünkü 5 yıl sürecek olan bir restorasyon sürecine girmiş. Restorasyonun başlangıç ve bitiş yılıyla ilgili bilgi edinemedik.  Kesinlikle görülmeye değer, özellikle de hava karardıktan sonra.

Old Town Square and Astronomical Clock: Eski şehrin bulunduğu meydan çok etkileyici. Dar bir sokakta giderken birden bire karşınıza etkileyici yapılar çıkıveriyor. Karşınızda Astronomical Clock, hemen sağınızda ise Church of Our Lady. Buram buram tarih kokan bir meydan. Astronomik saat kulesine 100 kron/ yaklaşık 10 TL karşılığında çıkabilirsiniz. Kuleye çıkınca göreceğiniz manzaraya değeceğini anlayacaksınız. Kuleye çıkmak için asansör de var, patika yol da. Yürümeyi de tercih edebilirsiniz, yorucu bir tırmanış değil. Kuleden görmeniz gereken önemli mekanları kuşbakışı izleyebilir ve güzel fotoğraflar çekebilirsiniz.

Church of Our Lady Before Tyn: Old Town meydanında bulunan bu kilise çok etkileyici, özellikle de gece. İki kuleli bu kilise saat kulesinin çok yakınında ve eski şehir meydanında.

Charles Bridge (Old Town Bridge-Karluv Most): Sadece yaya trafiğine açık olan köprünün üstünde sağlı ve sollu olmak üzere çeşitli heykeller bulunmakta. Köprünün her iki tarafında ise kuleler var. Kuleye çıkmak için ücret ödemeniz gerekmekte, köprü ise ücretsiz.

Prague Castle: Kalenin içerisinde gezilecek çok fazla mekan var, isteğinize göre bilet satın alabiliyorsunuz. Mekanların içine girmek için bilet kontrolü yapılıyor, kalenin avlusuna giriş ücretsiz. Detaylı gezmek isterseniz 1 gününüzü ayırmanız gerekir. St. Vitus Katedrali kalenin surlarının içinde bulunmakta. O kadar heybetli ki fotoğraf makinesinin kadrajına zor sığdı :) Kalenin içinde hizmetçilerin, sanatçıların kaldığı evlerin bulunduğu bir sokak var, çok şeker bir yer. Eski kullanıldığı haliyle korunmuş evler ziyaretçilerin meraklı bakışlarına açılmış. Kaledeki en etkileyici yer burasıydı bizce. Diğer mekanların içini görmek için verdiğimiz paraya değmedi, dış görüntüsü de yeterliydi bizce.

Prag kart alarak birçok müzeye ve gezilmesi gereken yerlere ücretsiz girebilir ve bazı mekanlara da indirimli girebilirsiniz. Bedeli kişi başına 800 kron, yaklaşık 80 TL. Eğer gezmek için yeterli vaktiniz varsa, bu kartı satın alabilirsiniz. Bu kart ulaşım için geçerli değil. Ulaşım kartlarını istasyonlardan temin edebilirsiniz. Prag kart ise turist bilgilendirmelerde mevcut, Charles Bridge köprüsünün yakınında Prag kart satın alabileceğiniz bir merkez bulunuyor.

Tam bir maket şehir olan Prag 3-4 günde gezilebilir. Prag deyince ilk akla gelen önemli yerler yukarıda bahsettiklerim, ancak sokak aralarında da görmeye değer daha birçok mekan var. Biz elimizden geldiğince ve hava şartları elverdiğince :) gezip görmeye çalıştık. Umarım siz de bu güzel Avrupa şehrini görme fırsatı yakalarsınız.

 

 

Bu yazı 9974 defa okundu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.