Kapadokya – Güzel Atlar Ülkesi – 1 / 3

Peri Bacaları

Kurban Bayramı’nda Etstur ile 2 gece 3 günlük bir Kapadokya seyahatine çıkmaya karar verdik. Bizimle birlikte 4 yaşındaki oğulları Yusuf Oğuz’la Emel ve Birol çifti de geldi. Bayramın 1. günü gecesi Aksaray’a bağlı Ihlara Vadisi’ne doğru yola koyulduk. Gece verdiğimiz ihtiyaç molasında, Birol gibi Uğur’un iş arkadaşı olan Aydemir’in de eşiyle birlikte aynı otobüste olduğunu öğrendik. Üstelik aynı oteldeydik.

ETS Tur 11

Birol’larla birlikte gitmeyi planlamıştık ama Aydemir’lerle aynı turda olmamız tamamen tesadüftü. İşin daha da ilginci, Aydemir’in eşi benim üniversiteden arkadaşım çıktı. Dünya küçük diye boşuna dememişler :)

Uğurlu Ailesi

Sabah saatlerinde vardığımız Ihlara vadisi ile Kapadokya turumuza başlamış olduk. Ihlara Vadisi, Hasandağı volkanından püskürtülen lavların akarsu aşındırması sonucunda oluşan cemal şekilli bir vadi.

Kala Ailesi

Melendiz çayı, milyonlarca yıllık bir sürecin sonunda, 14 kilometre uzunluğunda ve yüksekliği yer yer 110 metreye ulaşan kanyon görünümlü bu vadiyi meydana getirmiş. Bu çatlaklardan yol bulan kanyonun bugünkü halini almasını sağlayan Melendiz çayına ilk çağlarda Kapadokya ırmağı anlamına gelen “Potamus Kapadukus” denilmekteymiş.
14 km uzunluğundaki vadi Ihlara’dan başlayıp Selime’de son buluyor. Vadinin yüksekliği yer yer 100 -150 m. Vadi boyunca kayalara oyulmuş sayısız barınak, mezar ve kilise bulunmakta. Ihlara vadisi’nde kiliselerdeki süslemeler 6. yüzyılda başlayarak 13. yüzyılın sonuna kadar devam etmiş. Bazı barınaklar ve kiliseler yeraltı şehirlerinde olduğu gibi birbirine tünellerle bağlantılı. Vadiye inmek için yaklaşık 500 basamak inmeniz gerekiyor ve tabi daha sonra da indiğiniz basamakları çıkmanız da lazım :) Korkmayın Yusuf Oğuz çıktıysa siz de çıkarsınız :)
Bu vadideki güzel gezintimizden sonra Narlıkuyu Krater Gölü’ne doğru yola çıkıyoruz. Krater gölü, yanardağların kraterinde suların toplanmasıyla oluşan göllerdir. Kraterin dibinde yer alan yanardağ bacası, taşlaşan lav tarafından tıkandığında, yağışlar ve eriyen karlar krater içinde birikir. Narlıkuyu Krater gölünde verdiğimiz fotoğraf molasında herkes otobüsün yanında kalmayı tercih ederken, biz tabi ki gölün kenarına kadar inip göle yakından baktıktan sonra otobüse doğru tırmandık. Yola çıkmak için otobüs biz afacanları bekliyordu tabi :)

Narlıkuyu Krater Gölü

Gölün orada isteyenler eşekle bir tur atabilir. Otobüs durunca eşeğiyle birlikte bir çocuk hemen yanınıza gelip soruyor zaten, fiyatı da uygun 2,5 TL. Ben hiç eşeğe binmedim dememek için deneyebilirsiniz. Göl kenarında turumuzun ikram ettiği çay ve kahvelerimizi yudumladıktan sonra Derinkuyu yeraltı şehrine doğru yola koyulduk. Tabi bu yolculuklar esnasında son derece bilgili olan akademisyen rehberimiz Birsen Hanım, tarih, coğrafya, sosyoloji gibi konularda gayet tatmin edici bilgiler aktardı bize. Rehberimiz konusunda çok şanslıydık. Söylediğine göre Kapadokya bölgesinde 400’e yakın yeraltı şehri varmış, ancak 4 tanesi bulunabilmiş. Yeterli ödenek sağlanamadığı diğerleri henüz keşfedilememiş. Nevşehir-Niğde karayolu üzerinde Nevşehir’e 29 km uzaklıkta Derinkuyu ilçesi.

Derinkuyu Yeraltı Şehri

Bu ilçede bulunan Derinkuyu Yeraltı Şehri’nin derinliği yaklaşık 85 m. Bu yeraltı şehri, ahır, kiler, yemekhane, kilise, şırahane gibi, bir yeraltı şehrinde bulunan tüm özelliklere sahip. Ayrıca 2. katta misyonerler okulu bulunmakta. Geniş bir alan olan okulun tavanı yeraltı şehirlerinde pek rastlanmayan beşik tonoz ile örtülü. Salonun solundaki mekanlar çalışma odaları. Bu yeraltı şehri 8 kattan oluşuyor. Yolları dar olduğu gruplar sırayla geçiş yapıyor, zaman zaman eğilerek geçmeniz gerekiyor. Klastrofobisi olanların girmemesi gereken bir yer, çünkü yer yer belinize kadar eğilmek zorunda kalıyorsunuz. İçimizde eğilmeden geçen tek kişi Yusuf Oğuz’du, çünkü onun deyimiyle çocuk tünelleriydi burası :) Çocuklar için yapılmıştı :) Derinkuyu çok eğlenceli bir deneyimdi :) Buradaki gezintimiz bittikten sonra Avanos’daki Hanedan Restoran’da öğle yemeğimizi yedik, son derece şık ve güzel bir mekandı. Öğle yemeklerinin fiyatı fix 17 TL idi ve doyurucuydu. Yemeğimizin ardından Avanos’daki bir çanak atölyesine gittik.

Avanos Çanak Çömlek

Orada çanak yapımıyla ilgili bilgi aldıktan sonra mağazayı gezdik. Herşey çok ihtişamlı ve göz alıcıydı, en çok da kuğu figürlerini beğendik, alacaktık ama 9.000TL idi :) Aldın mı iki tane alıp karşılıklı koymak lazım dedik. Bu da 18.000 TL demek, o yüzden almadık. Tekini alsak alırdık aslında :p Buradan sonra otele dönüş yolu üzerinde olan “O Ağacın Altı Cafe”de kahve molası verdik.

O Ağacın Altı

Müthiş peri bacalarını seyrederek kahvelerimizi yudumlayıp gerekli fotoğraf çekimlerimizi gerçekleştirdik. Ardından 5 yıldızlı Perissia otelimize ulaştık. Odamıza yerleşip otelin bahçesindeki terastan içkimizi yudumlayarak gün batımını seyrettik. Kapadokya’ya gidip de balon turu yapmadan olmaz dedik ve ertesi sabah balon turu yapmak için gerekli ayarlamaları akşamdan yaptık. Odamızda biraz dinlendikten sonra otelde açık büfe olarak verilen akşam yemeğimizi yedik ve Ürgüp merkezi keşfe çıktık. Tabi güneşin batmasıyla ısı epey düşmüştü. Amacımız biraz keşif yapıp yemeğin üstüne güzel bir çay içmekti. Merkezde açık havada bir çay bahçesi verdı, fakat hava soğuk olduğu için kapalı bir yer tercih ettik: Şüküroğlu Pastanesi. Ama çayı içilecek gibi değildi, tavsiye etmiyoruz. Çayımızı içmeden oradan kalktık ve açık havadaki çay bahçesine geçtik. Oranın çayı nispeten daha iyiydi ama aradığım çay lezzetini orada da bulamadım. Merkezi keşfimiz sırasında girdiğimiz bir kuruyemişçiden çok çılgın tatlılar aldık. Acayip lezzetli ve değişik ürünleri var, İstanbul’a da kargoyla gönderiyorlarmış. İçeri girenlere zaten ikram ediyorlar. Satıcı avucumun içine her bulduğum tatlıdan koydu, sonunda şeker komasına girmiş gibiydim. İnsanın resmen gözü dönüyor :) Gezimizin ardından taksiyle otelimize geri döndük. Ürgüp’ten Perissia otele 2km, taksi ücreti 7.5 TL. Taksiler pazarlık hesabıyla çalışıyor. Otele dönünce dinlenmek için odalarımıza çekildik, ertesi sabah balon turu yapacak olan BİZ sabah 05:30’da kalkacaktık. Birol’lar da bir ara acaba binsek mi diye düşündüler, fakat sonra istemediler. Epey maliyetli bir olay; kişi başı 250 TL. Ama kesinlikle paraya kıyıp kapadokya turunda 1 kere yapılması lazım bizce, acayip farklı ve zevkli bir deneyim. Evet böylelikle gezimizin 1.gününü sonlandırıp 2. güne başlangıç yapabiliriz :)

Kapadokya – Güzel Atlar Ülkesi – 2.gün

Kapadokya – Güzel Atlar Ülkesi – 3.gün

Bu yazı 3037 defa okundu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.