Arivederci Roma

Arivederci Romaİstanbul’dan sabah saat 09:15 de Corendon hava yolları ile havalanmamız ile İtalya seyahatimiz resmen başlamış oldu. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki uçuş öncesinde çekinerek bindiğimiz Corendon hava yolları vaktinde kalkışı, uçuş rahatlığı, uçuş sırasındaki ikramları ile Türkiye’deki pek çok seyahatimde olduğu gibi dönüş yolunda da beni hayal kırıklığına uğratan Kanatlı Beygir amblemi olan havayolu şirketinden onlarca kat iyi bir hizmet veriyor. Yolcu bekleyen çok uçak görmüştüm ama pilot bekleyen uaçağı ilk defa Kanatlı Beygir havayollarında gördüm.

Roma hava limanı bizim havalimanlarımızın yanında oldukça eski ve karmaşık. Tüm tur ekibinin toplanıp otobüse yerleşmesi neredeyse 2 saati buldu. Herkes koltuklarına oturduğunda tur rehberimiz Burak bey şöyle katılanları süzüp,

“Her zamanki gibi hanımlar gelmiş. Beyleriniz nerede” dedi.

Tura katılan tonton teyzelerimizde ceplerinden Kredi kartlarını çıkartıp onlar burada eksik yok dediğinde hareket ederek turumuza Roma caddelerine doğru ilerleyerek başladık.

Bizim Roma’yı ziyarete gittiğimiz gün yeni Papanın Vatikan’da Pazar vaazı varmış. Vatikan’ın her tarafı da geçtiğimiz günlerde aziz ilan edilen Eski Papanın afişleri ve resimleri ile donatılmış. Ayrıca Maradona da halk koşusuna katılmak için Roma’ya gelmiş. Durum böyle olunca Vatikan’a insan yoğunluğundan Colosseum ve Forumlar bölgesine ise trafik kapalılığından giremedik. Bu sebeplerle turumuza aşk çeşmesinden başladık.

La Fontana di Trevi, Türkçesi Üçyol Çeşmesi. Bizdeki bilinen adıyla Aşk Çeşmesi. Roma’da Poli Sarayı’nın bir kenarına Nicolò Salvi tarafından Klasik ve Barok karışımı olarak yapılmış, dünyadaki en ünlü çeşmelerden birisi. Üç yolun kavşağında bulunduğu için Trevi adı konulduğu varsayıldığı gibi, üç yeraltı su yolunun bu noktada toplanmasının isminin nedeni olduğu iddiası da var. Trevi Çeşmesinin genel ifadesi “deniz”dir. Denizkabuğu şeklinde bir at arabası, arabayı çeken denizden çıkan kanatlı atlar ve arabada bulunan mitolojik deniz tanrısı, görünümün konusunu oluşturmaktadır. Heykel ve mimarî çok güzel bir biçimde kaynaşmış.
bu çeşmenin bizde Aşk çeşmesi olarak bilinmesinin sebebi ise 1960 yılı yapımı La Dolce Vita filminde bu çeşmenin adını filmi Türkçeye çeviren kişinin verdiği isim üzerine böylece yapışıp kalması. Yani aslında hiçbir dilde Aşk Çeşmesi olarak anılmayan bu çeşmenin adı Trevi Çeşmesi. Aşk meşk hikaye aslında!!!

Burada metrekareye düşen turist sayısı 10u geçer. Tüm çeşmeyi tek bir karede fotoğraflamak ise ayrı bir imkansızlık.

Bu arada çeşmeye arkanızı dönüp para atarsanız, Roma’ya yeniden gidermişsiniz. Trevi Çeşmesi’nden her gün yaklaşık 3,000 EURO toplanıyormuş (tabi mıknatıslarla veya alenen bunların bir kısmını çalan hırsızlar olmadığı zamanlarda). Eskiden bu toplanan paralar ise Roma’daki muhtaç insanlara yardım amacıyla kullanılıyormuş. Şimdi doğrudan belediye el koyuyormuş.

Buradan sonraki durağımız İspanyol merdivenleriydi. 1726 yılında tamamlanan ve 137 basamaktan oluşan bu merdivenler adını alt kısmında yer alan İspanyol Büyükelçiliği’nden alıyor. Kesinlikle resimlerde gördüğünüz o şık, çiçeklerle süslü ve şirin görüntüsü olan bir yer değil! İnsanların birbirini ezdiği tam bir keşmekeş. Bizdeki Taksim meydanına karşılık geliyor. Herkesçe bilinen bir yer olması ve hemen yanındaki metro istasyonu insanların burayı buluşma noktası olarak seçmesine neden oluyor.

Merdivenlerin hemen karşısında Gucci, Dior, Bulgari gibi lüks mağazaların sağlı sollu sıralandığı Via Condotti (Condotti Caddesi) bulunuyor. İspanyol Merdivenleri’nin bulunduğu meydanın adı Spagna. Merdivenleri çok etkileyici bulmasam da genel olarak meydanı, çevresini ve sokaklarını beğendiğim bir yer.  Şehrin özellikle bu bölümünde binaların ön cephelerinde büyük bir tamamlayıcılık var. Bizde Karaköy gittiğinizde birkaç yüz yıllık bir binanın hemen bitişiğinde yeni bir bina görebilirsiniz. Ama burada tüm binalar aynı yıllarda benzer mimarların elinden çıkmış gibi.

Geçen zamanda Roma trafiğinin rahatlamış olduğunu düşünerek yolumuzu Colosseum doğru çevirdik. Colosseum hafif yukarıdan gören bir tepeden arkamızda Colosseum ve Konstantin Zafer Anıtı ile resimlerimizi çektik. Roma forum alanı halk koşusu sebebi ile kapalıydı. Bu tepeden rehberimiz eski Roma’yı bize anlattı.

Colosseum inşasına MS 72 yılında başlanıp MS 80 yılında tamamlanan 55 000 kişilik zamanında Gladyatör dövüşlerinin yapıldığı devasa bir arena. Şehrin o devirlerdeki nüfusunun 250 000 kişi olduğunu, yağmurlu ve güneşli havalarda 1000 kişilik bir lejyonun üzerini kapatmakla görevli olduğunu düşünürsek ne derece ihtişamlı bir bina olduğunu daha iyi anlarız. Roma şehri defalarca kez yakılıp yıkılsa da bu yapıyı yıkabilen olmamış. İkinci dünya savasında Alman askerleri binayı ağır makinelileri ile atış talimlerinde kullanarak dış yüzeyini süzgece çevirmişler.

Colosseumdan hareket edip Vatikana a geldiğimizde kalabalık yeni dağılıyordu. Her taraf birkaç hafta önce çok gerekliymişçesine aziz ilan edilen eski Papanın resimleri ile süslenmişti. Zatları 12 Haziran daki seçimlerde Ampul Partisinin Vatikan’dan milletvekili adayı gibi resimlerde kurulmuş. Otobüsten inip San Pietro meydanına geldiğimizde hava iyice kapattı ve yağmur bastırdığında kendimizi güç bela San Pietro kilisesinin içerisine attık. 182 m yüksekliği ile dünyanın en büyük kilisesi. İçerisinde başta Michelangelo’nun yaptığı Pieta heykeli olmak üzere pek çok sanat eserini bulunduruyor. Hemen yanındaki Sistine Şapeli ise o saatlerde kapalıydı.

Vatikan’daki seyahatimizden sonra otele yerleştik ve akşam yemeğimizi rehberimizden aldığımız tavsiye üzerine Novano meydanı etrafında yemeye karar verdik. Bunun için otelden çıkıp Metro hattını kullandık ve İspanyol merdivenlerine kadar gittik. Metro ile ulaşım kolay olsa da saat 21:00 den sonra çalışmıyor olması çok büyük dezavantaj.

Metrodan indikten sonra Via del Corsayı takiben Venedik meydanına doğru yürüdük. Bu meydanda Vittorio Emanuella II için yapılmış büyük bir anıt var. Vittorio Emanuella II  günümüz İtalya’sının kurucusu olarak geçiyor. Ve kendisi için yapılan anıt mezar bizdeki anıt kabrin kat be kat büyüğü. Gün içerisinde yanından geçtiğimiz bu anıtın orada daha yakından birkaç fotoğraf çekme sansımız oldu hava daha fazla kararmadan adımlarımızı Novano meydanına doğru sıklaştırdık.

Çok büyük ve güzel bir meydan meydanda sıralanan çok güzel cafeler var. Fakat fiyatları da alıştığımız ölçülerin biraz daha üzerinde. Novano meydanının hemen yanındaki Via di Tor Milina sokağında ise daha makul seviyede çok güzel restoranlar ve cafeler mevcut. Daha hesaplı bir akşam yemeği tercihi için akşam yemeği tercihinizi buradaki restoranlardan yana kullanabilirsiniz. Biz Bianco vino(beyaz şarabın) yanında Taglietelli Porchini fungi (Mantar soslu Makarna) ve Pizza quatro Formaggi (4 peynirli pizza) ile açlığımızı bastırdık. Rehberimizin uyarısı pizzalarda peynir ve mantarı çeşitleri tercih etmemiz yönünde. Eğer et içeren bir sipariş vermiş isek bunun domuz eti olma olasılığı %100. Bu arada İtalya’da tüm menüler İtalyanca ve garsonlarla İtalyanca dışında anlaşmak imkansız. Bu nedenle seyahatimiz sırasınca tattığımız yemeklerin isimlerini dilimin döndüğü kadarıyla İtalyanca yazmaya çalışacağım.

Beyaz şarap günün tüm yorgunluğunu alacak güzellikteydi. Bir pizza, bir tabak makarna ve şarap için ödediğimiz para ise 32 €.

Otele dönüşte taksiye bindik 9 € luk bir mesafe de adamların taksimetre açılışı 6 €.

Yarım gün Roma’nın tüm güzelliklerini keşfetmek için çok kısa bir zaman. Aşk çeşmesine attığımız parayı da göz önünde bulundurursak Roma’yı ayrıca başka bir seyahat organizasyonunda detaylıca inceleyeceğimizi düşünüyorum.

Roma seyahatimizi tamamlarken dilimizde 1957 yapımı filme adını veren Mario Lanzo’nun o meşhur şarkısı vardı

Arivederci Roma

Yarın: Taş Olan İnsanlar

Bu yazı 5972 defa okundu

Murat Tunçer
Latest posts by Murat Tunçer (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.