Bilal Dindar

1946 Fatsa doğumluyum, ilk ve ortaokulu Fatsa, liseyi; önce Trabzon sonra Orduda, Lisansı Ankara Üniversitesi, Lisansüstünü Paris-IV (Sorbonne)da tamamladım. Erzurum, Atatürk Üniversitesi'nde sekiz yıl Dr. Asistan, sonra da Yrd. Doç. olarak çalıştım. Halen Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak çalışmaktayım.

Birey, Kişilik ve Toplum

Yazıya bir öyküyle başlamak istiyorum; haftanın beş gününü fabrikada çalışarak geçiren baba, hafta sonu evinde ailesiyle beraber kitap veya gazete okuyarak evinde dinlenmek istiyor. Ancak, her gün annesiyle beraber evde kalan dört yaşındaki çocuk, bir gün de olsa evin dışında babasıyla beraber olabilmek için “baba beni sinemaya götür” şeklinde bir …

Ulusal Kültürümüzün Yayılması

Bilindiği gibi insanlar hayvanlardan farklı olarak ihtiyaç ve isteklerini nasıl karşılayacaklarını içgüdüleriyle değil sonradan öğrendikleriyle karşılarlar. Bireyler tutum ve davranışlarını büyük ölçüde toplumlarından öğrenirler. Bu şekilde toplumlarda kişiler, bazı özel isteklerini sınırlayan ve diğerlerininkine benzeyen bir takım örnek davranışlara sahip olurlar. Toplumlarda kişiler arasında ki benzer tutum ve davranış kalıpları …

Devlet Din İlişkisi

İlkel kabilelerden günümüze kadar sosyo-ekonomik ve kültürel yönden değişerek gelen toplumların dinlerle olan bağlantıları bilimsel yöntemlerle yakından araştırıldığında, ilkel kabilelerde kabile şeflerinin hem yönetici hem de ruhani liderler oldukları görülür. Sonraki dönemlerde, bu iki gücün başka kişiler tarafından temsil edildiği, ancak aralarında egemenlik konusunda savaşlar verildiği görülecektir. Günümüzde gelişmiş toplumlarda …

Bilgi Toplumunun Oluşumunda Öğretmenin Önemi

Günümüzde, bilim ve teknoloji yönünden en gelişmiş ülke olarak kabul edilen ABD, tarım ve sanayi devrimlerini tamamladıktan sonra 1954 yılında ilk defa bilgisayarı insanlığın hizmetine sunarak “Bilgi Toplumu” evresine girmiş oldu. Daha sonra, diğer ülkeler bilim ve teknolojide gelişmeler kaydettikçe onlar da “Bilgi Toplumu” olma özelliğini kazanmaya başladılar. Bilgi toplumunun …

Şeyh Bedreddin

Şeyh Bedreddin ve Presokratikler*

Ankara Meydan Savaşı’ndan (1402) sonra, Fetret Döneminde dört şehzadeden Musa Çelebi’nin yanında önemli politik eylemlerde bulunmuş olan ve özgür düşüncesinden daha çok politik eylemlerinden dolayı XV. Yüzyılın ilk çeyreğinde idam edilen ve tarihimizde Şeyh Bedreddin adıyla tanınan Şeyh Badr al-Din Mahmud Bin İsrafil Bin Abd al-Aziz’in önemli eserlerinden biri de …

J.-P. Sartre’ın Varoluşçuluğunda Özgürlük

J.-P. Sartre adı bize ister istemez varoluşculuk akımını anımsatır. Ancak 20. yüzyılda, özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da çok yaygın olan bu felsefe akımının temellerine İlkçağdan itibaren rastlamak mümkündür. Fransızcada “exister” (var olmak) fiilinden türetilmiş olan varoluşculuk’un (existensialisme’in) konusu insan olduğu için, bu akımın kökenini İlkçağlara, özellikle, insanı felsefenin ana teması …

İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü

Türkiye’de Üniversitelerin Durumu

Latince universalis sözcüğünden türetilmiş olan ve evrensel anlamına gelen “üniversite” sözcüğü, günümüzde tüm dillerde benzer anlamda, fakat biraz değişik şekillerde söylense de aynı amaç için tüm uluslarda kullanılmaktadır. Gelişmiş ülkelerde üniversiteler, gerçek anlamından ödün verilmeksizin “bilim yapılan kurumlar” olarak bilinmektedir. Bu kurumlarda; bilimin nesnelliğinden, evrenselliğinden, akla, deneye ve gözleme dayalı …

J.-J. Rousseau’da Eğitim

Felsefede, Sokrates’in “ben, kim olduğumu bilmedikten sonra doğayı tanımamın ne yararı var ki?” sorusunu sorduğu tarihten itibaren birçok filozof, insan konusuna ve özellikle onun eğitimine yöneldi. İnsan nedir? Ne gibi özellikleri vardır? İnsan tüm bilgilerini doğuştan mı, yoksa sonradan mı kazanıyor? İnsan eğitilir mi? Eğitilirse nasıl eğitilir? İnsan hakkında bu …

Atatürk’ün Milli Egemenlik Anlayışı*

“Üstünlük” anlamında kullanılan “egemenlik” sözcüğü, esasında anlam ve söyleniş yönünden Fransızcada ki “hégémonie” sözcüğüne benzetilerek Türkçede kullanılmaya başlanmıştır. Fransızcada ki “hégemonie” ise eski Yunancada “Şef” anlamına gelen “hégémon” sözcüğünden türetilmiş olan “hégémonia”dan gelmektedir ki bu da: otorite, yönetim, iktidar, üstünlük, nüfuz, söz geçirme, güç gibi anlamlarla beraber bir devletin başka …